KADININ GÜCÜ, BİRLİKTE MÜCADELE ETMEKTEN GEÇİYOR!

Balatçık Mahallesi Muhtarı Hayat Laçinkaya, uzun yıllardır toplum için çalışan, kadınların sesi olmaya çabalayan güçlü bir figür. Onun hayatı, kadınların güçlenmesi için verdiği mücadele ile şekillenmiş. Kadınların toplumsal hayatta karşılaştığı engelleri, ev içi şiddetle mücadeleyi, ekonomik özgürlük arayışını ve çocuklarıyla kurdukları bağları çok iyi anlayan biri olarak Laçinkaya ile yaptığımız röportajda; kadınların gücünden, yaşadıkları zorluklardan ve destek alabilecekleri bir yerel dayanışmanın öneminden bahsettik

Ömer Ceylan/Balatçık Mahallesi Muhtarı Hayat Laçinkaya ile kadınların yaşadıkları zorluklardan, yerel yönetimlerin şiddete karşı verdiği mücadeleden, güçlü kadınlar yaratabilmek için yaptıkları çalışmaları görüştük.

Kimdir Hayat Laçinkaya?

Ben Hayat Laçınkaya, Balatçık Mahallesi’nde büyüdüm. 87’de buraya göç ettik. Göç ettiğimizden beri burada yaşıyorum. Burada büyüdüm, burada okudum. Ne yaptıysam hep burada yaptım, İzmir’de. Sosyal Hizmet mezunuyum. Onun dışında başka sektörlerde de çalıştım, ancak en büyük deneyimim Çağdaş İzmir Gençlik İnisiyatifi Derneği oldu. Çok şey öğrendim oradan. Hem ebeveynler hem de çocuklar için açtığımız pedagojik desteklerden çok şey öğrendim. Artık bir çocuğun, travmalı çocuğu anlayabiliyorum. Ya da ebeveynin ve çocuğun arasındaki iletişimde neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenecek düzeye geldik. Bu çok kıymetliydi benim için. Çocuklar, özellikle de gençler, çok büyük öğreticilerdir bana göre. Çünkü çocuklar çok şey öğretiyor.

Ne zaman kadınlara yönelik çalışmalarınıza başladınız?

2016’da yani dernek kurulduğu yıl başladık. Dernek kurulduktan sonra hemen faaliyetlere başladık, bir ya da iki ay içerisinde. Enstrüman kurslarımız çok etkindir. Bağlama, gitar, piyano gibi. Ritim, drama, tiyatro gibi alanlarda da faaliyet gösteriyoruz. Bunların hepsi sürdürülebilir projelerdi; yani kesintisiz devam etti. Ebeveyn eğitimleri yine aynı şekilde. Kadının dönüşümü bizim için önemliydi. Kadının kendini tanıyabilmesi ve gücünün farkında olabilmesi bizim için çok kıymetli.

Her şeyden önce kadının kendini iyileştirmesi gerekiyor. Çünkü bir gen aktarımı var, bir de kültürel aktarım vardır. Kadının bunu fark etmesi lazım. Hani bazı şeyleri biliyor olabilir, ama uygulayamayabilir. Uygulanabilir ve gelebiliyor olması çok önemlidir. O yüzden buna dikkat ediyoruz.

Sizi etkileyen birisi oldu mu peki bu sürece başlarken?

Tabii ki oldu. Şöyle bir şey var: Her gün bir kadın cinayetiyle uyanıyorsunuz. Her gün bir çocuk katliamı, bir çocuk istismarı, bir tecavüz… Bir kaos var. Bu kadar kötü başlayınca insan soruyor; “Böyle mi olacak?” Bir şeyin dönüşmesi gerekiyordu. Var olan bir şeyin altına bir kötülüğün ya da problemin altına elinizi taşın altına koymanız gerekiyor. Ben koydum. Bundan da hiç pişman değilim. Çünkü eyleme geçmek gerekiyor. Geçmediğiniz sürece hiçbir şey olmuyor. Her yıl 8 Mart’a ve 25 Kasım’a giderim. Kadın örgütü kadar kıymetli bir örgüt de yoktur. Kimse bunu kıramadı, kıramayacak da. Ama hiçbir şey tek başına olmuyor. Beraber olmak gerekiyor.

ÖRGÜTLENMEK LAZIM

Ne yapabiliriz peki? Vatandaş ne yapabilir?

Örgütlenmesi lazım. Bilinçlenmesi lazım bunun için. Maalesef şunu öğrendiler; “Bana dokunmuyorsa, gerisinin önemi yok.” Bugün Allah’a şükür çocuğum sağ salim evine döndüyse sorun yok. Ama bu böyle devam edemez. Unutmuyorum mesela, biri bir kadını öldürdü, Ceren. O gün onu öldüren kişi, Ceren’i tanımıyordu. Sadece dışarı çıkmıştı ve birini öldürmek için yola çıkmıştı. Ceren’e denk geldi, Ceren’i öldürdü. Korkunç bir şey bu.

Mağdur kadınlar için en büyük zorluk nedir?

Mağdur kadının ekonomik özgürlüğü yok. Hem de hiç yok. Eşinden her türlü şiddeti görüyor, fiziksel, psikolojik, cinsel şiddet… Ama gücü yok. Ekonomik gücü yok. Ailesi yok. Bazen var, bazen yok. Dolayısıyla bu kadın kendine gücünün farkında olmuyor. Kendine güveni yerinde değil. Birinin ona dokunması lazım. Biz böyle kadınlara dokunduk ve onların kendisini fark etmelerini sağladık. Gerekirse boşanma noktası gerekiyorsa gidilir. Ama bizim ülkemizde çok böyle kadın var, bilmediğimiz kadınlar da var. Sessiz kalan, hiç söylemeyen kadınlar… “El alem duymasın” anlayışı çok yerleşmiş bir kültür, ama bu kültürün kırılması gerekiyor. Ekonomi ve istihdamın eksikliği kadınların özgürlüklerini gerçekleştirmelerini engelliyor. Eğer bir kadın para kazanabiliyorsa, kendisini tanıyabiliyorsa, kimseye ihtiyacı yoksa, o zaman kendisine şiddet uygulayan erkeğe de ihtiyacı yoktur. En büyük sorun kadının istihdamıdır. Kadınların hem psikolojik hem de fiziksel yardıma ihtiyacı var ve bu yardımlar ücretli olmamalıdır. Bugün bir psikiyatristin seansı 5000 lira, bir psikoloğun seansı 3000 lira… Bu kadınlar zaten mağdur. Zaten güçlü olsalardı giderlerdi, ama buna gidemiyorlar. Bunları iyileştirmek lazım.

Kadınlar neden sessiz kalıyor?

Kadınlar korktukları için sessiz kalıyorlar. Hem de kültürden dolayı. İtaatkâr kadınlar da var. “Eşin ne derse o olur,” diye düşünürler. Başkaldırma yok. Bir de sistemin getirdiği korku var. Ekonomik olarak özgürlükleri yok. Kadın anne ise her şeyi ayrıntılı düşünür ve sesini çıkarmamak daha kolay olur.

AĞLAMASINA İZİN VERİRİM

Peki biz mağdur bir kadın gördük. İlk etapta ne yapmalıyız?

Mutlaka muhtara başvurmalıyız. Ben kadınları dinlerim, onları anlamaya çalışırım. Eğer ağlamak istiyorsa, o an ağlamasına izin veririm. Duygularını akıtması çok önemli. Hissetmiyorum ama onların acılarına çok üzülüyorum. Buradan çok kadın gitti, arkasından ağladığım çok kadın oldu. Üzülüyorum. Kocaman bir devlet var ama yeterli kaynak yok. Bu gerçekten utanç verici bir durum.

Kimlerden destek alıyorsunuz peki?

Çiğli Belediyesi, Kadın Aile ve Sağlık Müdürlüğü’nden destek alıyorum. Kadınları oraya yönlendiriyorum. Belediyelerden ve kaymakamlıktan destek alabiliyoruz. Ancak bizim derneğimizde para dönmez, çünkü biz parayla iş yapmıyoruz. Ramazan ayında erzak vermek isteyenler için de adres veriyorum, iletişim kurmalarını sağlıyorum. Bunu sağlıklı buluyorum, çünkü bu yöntem daha güvenli ve samimi.

Geçtiğimiz günlerde 8 Mart’ı yaşadık. Peki, sizin için 8 Mart ne ifade ediyor?

8 Mart, kadının gücünü ifade ediyor. Bu kadar kolay kazanılmadı bu 8 Martlar. Kadınlar yakıldı, ama sadece kadınlar yakılmadı eylemde. Kadın, çok farklı bir faktör. Güç, mücadeleyle kazanılan bir güç. 8 Mart’ta o kortejlerde yürüdüğüm zaman, kendimi özgür hissediyorum. Kıymetli ve sahip çıkılması gereken bir gün. 6284 Sayılı Kanun askıya alındı, imzadan çekildi ama benim için hala çok kıymetli. İstanbul Sözleşmesi benim için hala geçerlidir. Bu sözleşme, kadınları koruyan, çocuğu koruyan, erkeği koruyan yasalar getirmelidir. Çekilmemeliydi, çünkü bu kadınların daha rahat öldürülmesi anlamına gelir. Bu yasaların gelmesi gerektiği çok açık. Biz mücadelemizi devam ettireceğiz.

Sizin söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Yaşasın kadınlar, örgütlensinler! Yani şöyle bir slogan vardır ya: “Kadınlar birlik olsa, dünya yerinden oynar.” Ama hakikaten de öyledir. Öyledir! İnatçıyızdır, tuttuğumuzu koparırız, arkadan gideriz, mücadeleciyiz, yorulmayız. Yani bir kadını şöyle düşünelim: Kadın bir sabah güne başlıyor. Çalışıyorsa apayrı, çalışmıyorsa yemek, çamaşır, bulaşık, kahvaltı, okula götür, okula getir çocuğu, akşam yemeğini hazırla, bilmem ne… Yatağa gelinceye kadar işi bitmiyor. Yani bir de çocuk büyütüyorsun, parkta çalışanlar da var. Yani kadının gücü bambaşka. O kadar çok şey yetişiyor ki. Hani erkek dışarıda çalışıyor, geliyor, yoruluyor, kadın yorulmuyor mu? Yorulmuyor işte. Yoruluyor da yorulmaya fırsatı olmuyor. Hani bugün “Ne yaptım?” diye bir düşünse, düşünemiyor çünkü yorgunluktan uyumuş oluyor artık. O yüzden kadınlar çok güçlü. Kendi farklarına varsınlar. Farkına varmaları lazım güçlerinin. O yüzden bütün kadınlar örgütlenmeli, daha çok örgütlenmeli. Birbirlerine sıkı sıkı sarılmalılar. Hepsi birbirinin elini tutup kaldırmalı. Bazıları kalkmayı bilmiyor ya da o kadar yorulmuşlardır ki, birinin onların elini tutup kaldırmaya ihtiyacı vardır. Biz kadınlar, birbirimizin elini tutup ayağa kaldırmalıyız. Birbirimizi daha güçlü yaparız, daha çok iyileştiririz. Sevgi çok büyük bir eksiklik hayatımızda. Sevgi, her şeyi iyileştirir.