
Gözaltı ve cezaevlerinde uygulandığı iddia edilen çıplak arama yeniden gündemde. Kadınların yaşadıklarını anlattığı, hak savunucularının işkence olarak tanımladığı uygulama, yetkililer tarafından inkâr ediliyor. Kazanılmış davalar, tanık ifadeleri, cezaevine giren kadınların anlatımları gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.
Türkiye’de gözaltı ve cezaevi süreçlerinde uygulandığı iddia edilen çıplak arama, 19 Mart’ta başlayan protestolarla birlikte tekrar hak örgütlerinin gündeminde. Yetkililer ısrarla bu uygulamanın olmadığını savunurken, resmi söylemlerde “çıplak arama” yerine “detaylı arama” ifadesi kullanılıyor. Ancak hak savunucuları, bu tür tanımlamaların yaşanan hak ihlallerini görünmez kıldığını öne sürüyor. Çıplak arama uygulamasının bir insan hakkı ihlali olduğunu vurgulayan çok sayıda kadın, bu süreçte maruz kaldıklarını kamuoyuyla paylaştı. Kazanılmış davalar, tanık ifadeleri, cezaevine giren kadınların anlatımları gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.
“Birebir yaşadık”
İzmir’de yapılan protestolarda gözaltına alınan ve dört gün sonra serbest bırakılan Mor Dayanışma MK üyesi Didar Gül, gözaltı sürecindeki hak ihlallerini anlattı.
“Gözaltında cinsel taciz ve çıplak arama iddiaları daha önce de gündeme gelmişti. Hapishane girişlerinde, tutuklanan pek çok arkadaşımız da yine gözaltında çıplak arama ve cinsel taciz iddialarında bulunmuştu. Ben de Bozyaka’da dört gün boyunca gözaltında tutuldum.
Orada bize “çakmak saklıyorsunuz” denerek cinsel tacizde bulunuldu. Çıplak arama yapılmasa da, vajinamıza dokunularak arama gerçekleştirildi. Bu duruma karşı çıktık tabii ki orada da. Ama en nihayetinde, daha önce devletin çeşitli yetkilileri ve bakanları tarafından “Böyle bir şey yok, bize iftira atamazsınız” denildiğini biliyoruz. Oysa ben, geçmişte çıplak aramayı birebir yaşamış , aynı zamanda hapishaneye girdiğim süreçte bu uygulamaya maruz kalmış bir insanım.
“Kadın mücadelesi olmasa daha yaygın olurdu”
Kadınların mücadelesi sayesinde ‘caydırıcılık’ etkisi olduğunu ifade eden Gül “Bu uygulamaların, çeşitli yerlerde bir yıldırma politikası olarak kullanıldığını düşünüyorum. Bunun da erkek egemen, ataerkil devlet aklıyla doğrudan ilişkili olduğunu söylemek gerekiyor. Tam da bu noktada, erkek egemen zihniyetle birlikte kadınların bedenleri üzerinden tacize ve şiddete maruz bırakıldığı bir durum söz konusu.
Elbette bunun karşısında feministler, kadın mücadelesini yürütenler ve kadınlar seslerini, sözlerini birleştirmeye çalışıyor. Belki bu mücadele olmasaydı, bu uygulamalar çok daha yaygın hale gelebilirdi. Kuşkusuz, her gözaltında yaşanabilirdi bu. Ancak kadın mücadelesinin kendisi, polisler üzerinde de bir caydırıcılık etkisi yaratıyor. Tabii bu, “şu an böyle bir şey hiç yok” diyebileceğimiz anlamına gelmiyor. Ne yazık ki bu uygulamalar hâlâ varlığını sürdürüyor.”
“Delil yok diye takipsizlik veriliyor”
Avukat Sena Yazıbağlı Selanik çıplak arama konusunda yargı sürecini şöyle anlattı:
“Türkiye’de çıplak aramanın yargı konusu olabildiği durumlar çok nadir görülüyor. Çünkü genellikle kolluk kuvvetlerinin işlediği suçlar, ne gariptir ki takipsizlikle sonuçlanıyor. İdari soruşturmalardan da bir sonuç çıkmıyor. Çünkü istiyorlar ki olay kameralar önünde gerçekleşmiş olsun, delil olsun. Oysa cinsel suçların doğası gereği kamera ya da görgü tanığı gibi unsurlar bulunmuyor. Bu durumda da yalnızca kolluğun beyanına dayanılarak suçun gerçekleşmediği yönünde kanaat oluşturuluyor.
Ama biz biliyoruz ki kimse keyfi bir şekilde ‘ben cinsel saldırıya uğradım, çıplak arama işkencesine maruz kaldım’ demez. Bu, hayatın olağan akışına uygun değil. Dolayısıyla burada asıl mesele, insanların dile getirdiği bir yardım çığlığı var. Ama yargının başka bir eliyle bu çığlık susturuluyor.
Biz bunu müvekkillerimizden biliyoruz. Çıplak aramaya maruz kalmanın insanlık onuruna verdiği zarara rağmen, sesini duyurmaya çalışan ve şimdiye kadar konuşmamış, nihayet konuşma cesareti göstermiş insanların bu cesaretlerini kırmaya yönelik tavrın sonuna kadar peşinde olacağız.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmak ya da AİHM’e gitmek gibi yollarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Onlar AYM’yi itibarsız göstermeye çalışsalar da biz hukuktan sapmadan ilerlemeye devam edeceğiz.”
İzmir’de kadınlardan ‘çıplak arama’ protestosu
İzmir’de ve İstanbul’da kadınlar, protestolarda gözaltına alınan ve tutuklananlara şiddet uygulandığı, çıplak arama ve cinsel tacizde bulunulduğu iddialarıyla ilgili basın açıklaması yaptı.
Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya gelen kadınlar “Polisin, özellikle kadınlara ve LGBİ+ bireylere çıplak arama uyguladığını, bunun yanında sözlü ve fiziksel cinsel tacizlerde bulunduğuna yönelik ifadelere şahit oluyoruz. Kamuoyunda ‘rutin uygulama’ algısı yaratılarak geçiştirilemez. İnkar etseniz de, biz gerçeği biliyoruz: Kötü muamele, cinsel şiddet tehdidi, çıplak arama bir ‘uygulama’ değil insan hakkı ihlalidir, suçtur. Biz hak savunucuları, cinsel şiddet uygulayan, çıplak arama yapan, görevi kötüye kullanan faillerin ve tüm sorumluların, emir verenlerin ve göz yumanların tespit edilip, yargılanmasını talep ediyoruz.”
Baro kötü muameleyi raporladı: Çıplak aramayı anlatırken ağladılar
Ankara Barosu tarafından hazırlanan raporda, İmamoğlu protestolarında gözaltı sürecinde mağdurların çıplak aramaya maruz kaldığı, kötü muamele yasağının ihlali niteliğinde fiillerle karşılaştıkları belirtilerek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu kaydedildi.
Raporda şu ifadeler yer aldı: “Başvurucuların tamamının çıplak arama ve darp eylemlerinin gerçekleştiğini belirttiği yerin aynı oda olduğu anlaşılmıştır. Bir kısım mağdurların beyanlarında, çıplak aramaya maruz kaldıklarını, çıplak arama olarak tarif edilen davranışın tüm kıyafetlerinin çıkartılması suretiyle arama yapıldığı hatta kimi başvuruculara eğilip kalkmalarının da istendiği anlaşılmıştır. Mağdurların bir kısmı, çıplak arama uygulamasının işkence ve kötü muamele olduğunu belirtmelerine rağmen memurlar tarafından darp edildiklerini de ifade etmişlerdir. Mağdurlardan bazılarının çıplak arama ve akabinde gerçekleşen darbı anlatırken ağladığı, genel olarak ruh hallerinin iyi olmadığı ve olayın etkisi ile travmatize oldukları görülmüştür.”
Adalet Bakanı Tunç yalanladı
Ekrem İmamoğlu protestolarında yeniden gündeme gelen çıplak arama iddiaları sosyal medyada dalga dalga yayılırken, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “bütün dünyada geçerli olan detaylı arama dediğimiz, birilerinin çıplak arama şeklinde ifade ettiği hususlar ülkemizde kesinlikle çıplak arama diye bir durum söz konusu değildir, olamaz. Burada özellikle cezaevlerinin güvenliği bakımından hem oradaki hükümlü ve tutukluların güvenliği bakımından hem de cezaevlerine yasak madde sokulmaması bakımından eğer bir şüphe durumu varsa cezaevi idaresine böyle bir detaylı arama yetkisi verilmiştir.Ama bu yetki kullanılırken elbette ki bu bir istisnai yetkidir. Detaylı arama bu yetki kullanılırken kişinin mahremiyetine özellikle dikkat edilir.
Davayı kazanan Yapıcı’dan cevap: “Ömrüm boyunca unutamam”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “Ülkemizde kesinlikle ‘çıplak arama’ gibi bir durum söz konusu değildir” açıklamasına yanıt Taksim Dayanışması sözcülerinden mimar Mücella Yapıcı’dan geldi.
Kazandığı çıplak arama davasını anımsatan Yapıcı, “O zaman size kazandığım çıplak arama dava dosyasını göndereyim… Eğer samimiyseniz sizin bilginiz olmadan bu işlemi yapan görevlileri azlediniz! 62 yaşında Gezi nedeniyle gözaltında maruz kaldığım çıplak arama işkencesini ömrüm boyunca unutamam.”
Ne olmuştu?
Taksim Dayanışması sözcülerinden mimar Mücella Yapıcı ile kızı Cansu Yapıcı’yı çıplak aramaya maruz bırakan üç polisin, “işkence ve eziyet” suçlamasıyla yargılandığı davada karar 17 Ekim 2024 tarihinde açıklanmıştı. Mahkeme heyeti 1 sanığın beraatına, 2 sanığın ise “görevi kötüye kullanmak” suçundan önce 6 ay hapisle cezalandırılmasına, cezanın takdir indirimi uygulanarak 5’er ay hapis cezasına çevrilmesine karar vermişti.